Adeta şimşek gibi parlayıp, yıldırım gibi düşen Metin Aydoğan’ın FIFA kokartı olay oldu. Dönemin Sabri Çelik MHK’sınin gözdelerinden olan genç hakem, FIFA kokartıyla
OkülerOnkoloji-Orbita Direktörü UCSF Ocular Oncology Fellow Fulbright İnternational Fellow USC Doheny Retina Fellow European Ophthalmic Oncology Group (OOG)
2 SENE ÖNCE BEYNİMİN SOL TARAFINA ŞİMŞEK ÇAKAR GİBİ DEVAMLI Bİ AĞRI GİRMESİNDEN DOLAYI BEYİN MR ÇEKTİRDİM.İZMİRDE DOKTORA GÖRÜNDÜM VE BANA TRİLEPTAL 300 mg İLAÇ VERDİ İÇTİM VE GEÇMİŞTİ.AMA 2 SENE SONRA TEKRAR AYNI AĞRI BAŞLADI. ÇEKTİRDİĞİM BEYİN MR SONUÇ: Sisterna magnanın 18*25*17 mm boyutta olduğu
Merveİnanç, Mert Şimşek, Müge Pınar Çakar Özdal. Etiological and Clinical Characteristics of HLA B27 associated Uveitis in a Tertiary Referral Center. . 2019; 49(1): 10-14 Etiological and Clinical Characteristics of HLA B27 associated Uveitis in a Tertiary Referral Center. . 2019; 49(1): 10-14
SıratKöprüsü Hakkında Bilgiler. Cehennemin üzerine kurulmuş, üzerinden geçilmesi pek zor olan bir köprüdür. Bunun üzerinden Allah’ın iyi kulları çok kolaylıkla geçer. Öyle ki bir kısmı şimşek gibi çakar gibi aniden geçer ve cennete girer. Kafirler ile müminlerden bağışlanmamış kimseler geçemeyip cehenneme
UEjXOSc. ONBİRİNCİ BÖLÜMÖzdeşlerin Akış HızıBüyük bir hızla devinir özdeşler, anla,Süzülür geçer havanın içinden, birdenbire,Umulmadık uzaklığa, yönlere yayılır bir göstermek isterim sana uygun dizelerleAz sürer kuğunun türküsü, kolay gider uzağa,Güney yellerinin getirdiği bulutları aşan,Havaları dolduran turnanın daha küçük öğelerden kurulanNesnelerin daha hızlı olduğu. Bu türdedirGüneşin ışığı, sıcaklığı. İncecik öğelerdenKurulmuş. Ardarda çekiş vuruşlarından çıkan,Hava boşluğunu aşan, durmayan sesler gelir, iki öküzün çifte koşuluşunca,Şimşek çakar gibi ardarda, öyledir özdeşlerin varlıkGerekimi, çok kısa sürede aşarlar engini,Önce, birden, arkadan gelen ufak bir çarpmaİter özdeşleri öne doğru, sürer kanatlanırcasına, yayılmalarına elverişliYer; şaşılası nitelikte ince dokusu, bu yayılıştaTüm nesnelerden geçmesini sağlar, kolaylıkla geçerHavayı da. Görülür sezildiği nesnelerin de içten,En derinden gelen, daha küçük, gövdeciklerininGüneş ışığında, sıcağında olduğu gibi, hızlaDışa fışkırdığı, çözülünce gökyüzüne yayıldığı,Karaların, denizlerin üzerine uçtuğu, bir ışıkYağmuruyla uzayı doldurduğu. Nedendir öndeBulunan tüm özdeşlerin ayrılmaya uygunluğu,Bir engelle karşılaşmama? Görmez misinNe denli hızla devindiklerini, uzağa gitmeleriGerektiğini, geniş bir alanda uçuştuğunu, güneşIşınlarının da eş zamanlı, göklere yayılışını?Bence bir kanıtlanmasıdır bu, bilginin nesnelÖzdeşlerin gelişmesi, devinmesi kap su koyarsın geceleyin dışarı, parlar,Görürsün içinde yıldızlı göğü, yansır yıldızlarSuya, bundan anlaşılır özdeşin büyük hızı,Uzaydan yeryüzüne inişi, suda Akımların AlgılanışıSöylemek gerek Durmadan yayılır öğelerUlaşır gözlerimize, uyarır görme duyusunu,Nesneler bilmez kokuların çıktığını, ırmaklardanSerinliğin, güneşten sıcaklığın, deniz dalgasındanÇatırtıların doğduğunu, kıyılarda yıkıntıları sularınAşındırdığını, türlü gürültülerin uzayı yardığını,Deniz kıyısına varınca birden ağzımıza acı nesneninErimesinden doğan acı karışımlı, tuzlu ıslaklığınGeldiğini. Akar boyuna nesnelerden özdeşler,Öteden beriden bölünür, ayrışır, yayılır akımlar, bunlardır duyularımızı uyaran,Sessizce. Görebilir, sezebiliriz bu sesleri, Göze EtkisiKaranlıkta bile duyarız, dokunmakla biçiminiBir nesnenin, ayrı değil gündüz öz bakımından dokunmanın, görmenin gereken de. Geceleyin elle dokunup sezdiğimizBir dikdörtgenin başka olabilir mi biçimiGündüz gördüğümüz dörtgenin özdeşinden?Bundan belli görmenin özdeşlerle özdeşsiz bir nesnenin Renk, Biçim, AralıkAkar dört yana adı geçen nesnelerin özdeşleri,Döner, yayılır ayrı yönlere, yalnızca gözleGörülebilir bu biçimler, tüm nesnelerden doğarBiçim, renk yöneltilerine göre ulaşır gözlerimize,Özdeşler gösterir bize, olabildiğince, uzaklığıOnlarla belirleriz bunu, uzaklıktır ayıranÖzdeşlerin nesnelerinden bizi, çıkınca giderÖteye beriye nesnesinden özdeş, bölünürTümden havada, çözülür, dikilir önüne gözümüzden içeri, çarpar gözbebeğine,Oradan varır daha içeri sonuna değin,Bu yöntemle biliriz özdeşlerin uzaklığını,Kestirebiliriz, ne denli çok sarsarsa önümüzdeDuran havayı, o oranda, kavrarız denli uzarsa özdeşin akımı, yayılırsa,Olabildiğince gözlerimizin önünde, o denliUzakta görünür bize bir görüntü. ŞaşılasıHızdadır bunlar, bir bakışta görürüz GörünmesiŞaşmamalıyız artık, gözümüze yakın gelenÖzdeşlerin, tek tek görünmemesine karşınNesnelerin görünmesine. Değişik yönlerden eserYeller, sarar bizi birden keskin soğuklar,Göremeyiz bunları oluşturan öğeleri bir bir,Sezemeyiz esen yellerin, ancak bir bütünlükİçinde duyarız vuruşlarını tek tek, bize gelipÇarpan başka bir nesne gibi, bu yolla gösterirÖzdek olduğunu bize, dıştan uyarır bir taşa parmağımızla, sezinlerizYüzeyini, ona renk veren üst yüzünü,Derinden gelen katılığını, duymayız renginiDokunmakla. Şimdi dinle bunu da NedendirÖzdeşlerin, öte yanda, görünmesi, anla YansıtılmışOrada bize görünen. Dışarda, gerçek olanBir nesneyi, görüş açısında, görmemize benzerBu da; açık bir kapıdan baktığımızda, birçokOlay görürüz evden, dışarda geçen, işte böyleGörünür aynada, söylediklerimiz de, buradaİki katlı havadır görmeyi kapının önünde olanları görürsün, yanda,Sonra kapıda duran sağlı-sollu iki direk,Daha sonra keser gözlerinin önünü ışık,İkinci hava, dışarda, görüş açısının kapsadığıNe varsa. Böyledir aynada yansıyan görüntü de,Kırılınca gönderir onu, gözle görüntü arasındaKat kat hava, gözlerimize değin, öne daha önceden, aynadan yansıyanlarıDuyularımıza götüren. Bu evrede görürüz görüntü çok kısa sürede yansır yeniden,Döner aynaya, o yandan bu yana, bu yandanO yana yansır sürekli, gelir gözlere, hep,Gider ileri, yuvarlanır boyuna havaya. BundanAnlaşılır ilkin, aynadan yansıyan havadırGörünen, sonra gider yansıyan görüntü, uzaklaşmışGörünür bizden. Bir kez daha söyleyeyim DışardaKapının arkasında yansıdığı görülen görüntülerinŞaşılır bir nesne olmadığını, suların yüzündeYansıyanlar gibi açıklanır bunlar, havanınKatlı olmasından doğar burada ikisinin Yansımaları DeğişirDeğişir aynada görüntüler, örgenlerimiz de,Sağımız solda, solumuz sağda görünür, bunuAçıklayacağım aşağıda Aynanın yüzüne çarpanBir görüntü döner geriye, değişmeden, atılırDışa, topraktan yapılmış bir maskenin ıslakkenDuvara, ya da direklere bastırıldığında, gerçekBiçiminde kalınca önden baskıyla, karşıtDurumlar görülür iki yönden, ortaya anlaşılır önceden, sağ gözün şimdiSolda, sol gözün de şimdi sağda Görüntüleri TürlüdürBenzer bu olaya, bir görüntünün aynadan aynayaVurması, birkaç özdeşin arka arkaya varsa evin içinde, gizlenmiş arkadaBöyle görünür birbirinden uzaklaşmış,Yol, iz karışmış. Çıkar ışıktan eğri büğrüBir görüntü, birkaç ayna kullanılır, böyleceGörülebilir bir durum sağlanır, bu yöntemleGeçen görüntüler aynadan aynaya pırıl pırılSoldaki sağda görünür, sonra geriye yenidenKesilmeden soldan sağa, sağdan sola GörüntülerAynalar, gövdelerimiz gibi, iki yanaDoğru karşılıklı, eğik durumda konursa,Doğru görüntüler yansıtır bize, böyleceYa görüntü aynadan aynaya yansır, iki katlıKırılır, bize ulaşır, ya da bu yolla görüntüDöner çevreyi, varır bu aynanın bize Görüntülerin Devinmesiİnan bana, eş adımlarla devinir görüntüler,Sürekli, belirir, bizim davrandığımız gibi,Bırakınca aynayı, kesilir görüntü, gelmez bize,Bir kuralı görülür burada doğanın YansıyanTüm nesnelerin gerekir eşit açıyla kırılmasıGeriye, yansımaya karşıt KamaşmasıEngeller gözü, bozar görüşü parlak nesneler,Sürekli bakınca güneş de bozar gözü, aşkınBir güç var onda, yukardan düşerken öğeleriAşağı doğru ışıyarak, parlayan uzaydan gelirHızla göze, yıpratır iç dokusunu gözü keskin parlaklık, süreklice,Ateş öğeleriyle yüklüdür hepsi, derin acılarDoğurur göze giren ateş HastalığıSarı görür neye bakarsa sarılığa sarılığa tutulanların gövdelerindenSarı özdek öğeleri çokça, bunlardır sonradanHavada nesnelerin özdeşlerine hastanın gözlerinde türlüBiçimde karışan, sonra solgun renk örtüsüyleBütün gördüğü nesnelerin yüzeyini AydınlığaKaranlıktan bakarız aydınlıkta olanaÖnceleyin, karanlık havadır açan, bakanGözlere bir çıkış yolu, oradan düşer aşağıDoğru, parlayarak gider ardınca, aydınlıkHavanın, sürekli. Daha güvenli, seçkin, oynak,İncedir ışıyan aydınlık, parlak hava,Geniş, uzun gecenin korkunç doldurmuş ışıkla gözün görüş yolunu,Açılmış daha önceden karanlığın kapadığıYol, çıkmış ortaya nesnelerin görüntüleriOnun ardından, ışıktır bunları gösteren,Göze görmeyi sağlayan, bakılmaz karanlıktaIşıksız, gelir kararmanın kalın havasıSonradan, doldurur bütün yarıkları, kaparGözün görüş yollarını, gelemez nesnelerdenGözlere bir görüntü, orada, YanılmalarıÇokluk yuvarlak görünür bize kentin dörtKıyılı kuleleri uzaktan bakılınca. NedeniBöyle bir köşe ya düz görünür uzaktan, ya daGörünmez, yitirir çarpma gücünü, gelemez ordanBir uyarı gözlerimize, devinirken özdeşler,Hava yığınıyla sürekli çarpışmalar sonucuTükenir, engellenir duyulara gelen iyi görünemeyişi köşelerin. YuvarlakGörünür bize dörtgen biçimli yuvarlak değil onlar, yakındanGördüğümüz gerçek yuvarlak gibi. Bu durumKarışma yüzündendir çevresel KımıldanışıBöyle görünür, bize, güneşte, yanımızdaBizden ayrılmayan gölgemiz. Uyar adımlarımıza,Özenir devinmemize, sanılır gerçekten ışıksızHavanın gittiğini kişinin adımının da,Devinmesinin, davranışının da. GerçekteAlışkanlığa göre, gölge dediğimiz, nesneDeğildir, ışıktan yoksun havadan kalır yürürken biz, yerler, nereyeVarsak, güneş ışığını önlesek. Yine dolarIşıkla geçtiğimiz yerler. Yanlış düşünüyoruzGölgelerin bizimle gezdiğini sanarak, onlarınÖnceden gövdeden ayrıldığına ışınların dökülüşü, ocağa atılanBir yün gibi gider eskisi, gelir toprağın güneş ışımalarını ışığı yıkanır karanlık gölgeler, GörüşüGözler yanılıyor diyemem burada, ancakGölgenin, ışığın bulunduğu yerde çalışır kalmaz ışık olduğu gibi, ya da başkaYerde çıkar mı ortaya burada bulunan gölgeDeğişmeden? Yukarda söylendiği üzre nesnelerDurur mu değişmeden? Uygundur bunları kavramayaAnlayış gücü. Giremez nesnelerin özüne göz, gözdeDeğildir yanılmanın nedeni. Kımıldanmadan sessizDurulduğu sanılır, yelkenliyle koyda demir atılmış sanılır, hızla gidiyorGibi gelir bize tepeler, kırlar önümüzde, uçarcaGeminin kuyruk kesimine doğru. Kürekler çekilir,Yelken açılırken kanatlanmış gibi geçerizÖnlerinden, Görünmez mi göğe düğümlenmiş gibiKımıldamadan, sessiz duran yıldızlar? OysaSürekli devinirler. Çıkarlar yukarı parlayanÖzleriyle göğün üstünden aşınca, uzaklaşırlarGözden batıda. Güneş, ay devinmez görünür, oysaDevinirler gerçekte. Yükselir iki kaya birDeniz çevrintisinden, bakarsın bunların arasındanGeniş bir yol açılır, donanmalara, birleşir,Bir ada olduğu da görülür iki kayanın. ÇevrelenipDönen çocuklar, döndüklerini sanır durunca,Oynadığı gelir onlara direklerin damın onları korkutmak için çökmeyeKalkmadığı, başlayınca parlak ışıklarını yaymayaDoğa, günün ışıyan kızıllığını tepelere, göğeAğmaya, tırmanır gibi görünür dağın doruğuGüneşe doğru. Yanar yakınında yalımsız sıcaklıklaİki bin ok atımı, ya da beşyüz kargı boyu uzakta,Bizden, bir dev boşluk varken güneşle dağ boşluğun aynasıdır ışıldatan sonsuz ülke var, bu arada, değişik uluslar,Hayvan soyları yaşar bu alanlarda. Bir parmakYüksekliğinden az bir su birikintisi taşlarınArasında, kaldırımda, bakılır derinliğine buradanSonsuz bir görüşle dünyanın,Açılır gibi engin bir uçurum yerden göğe,Sanırsın bunun içinde gördüğün bulutlar,Gök varlıkları yayılmış yerin altında, geniş,Büyülü bir gökteymiş gibi, böyledir ırmağınOrtasında duran azgın bir at çayın akışınca,Bize karşıt olmadan, baktığımızda suyun akanDalgalarına, çaprazlama döndüğünü, durmasınaKarşın atın, kapılmış akıntıya, sürüklenmişSanılır akıntı yüzünden. Ne yana çevirsekGözlerimizi suyun akışına kapılmış görünürNesneler. Buna benzer sütunlar dizilir yolunİki yanı boyunca; sütunlara dayandığından,Birden bakılınca uzunlamasına yukardan daraldığıGörülür başlıkların; damla döşemenin kesimÇizgisi, sağdan-soldan uzar sonuna değinGörünmez olur bitim yerine gelince doğar, dalgalar ardınca batar gibiGörünür güneş okyanusta gemicilere. OradaGemiciler yalnızca göğü, denizi yüzden sakın, inanma duyu denizi bilmeyen gemilerin limanda yavaşçaDalgalarla savaştığını, bordaların kırıldığını,Sezilir küreklerin tuzlu dalgalara batmayanYerlerinden bunların dümen üst bölümündeki gibiOlduğu, suya batan bölümün kırıldığı, yanlışBurada. Çıkınca sudan anlaşılır gerçek. EğilmeyleBaşlar suyun üstünde yüzmeye. Sürer göğeGeceleyin yeller dağılmış bulutları, görünürIşıyan yıldızlar, bulutlara doğru koşar gibi,Başka yollar açar, yüksekte, devindikleri yerdeElimizle bastırırsak yukarı doğru gözümüzüİki kat çoğalmış görürüz karşımızda nesneleri,Gözümüze çarpanları. İki kat görünür bizeIşıldaklardan çıkan, parlak, çiçekleşen aydınlık,İki kat görünür evde öte beri, iki kat görünürKişilerin yüzleri, boyları, gövdesel - UykularDüş konusuna geldik, sonunda. Tatlı birUykunun bizi sımsıkı sardığı, gövdemizinDerin bir dinlenmeye daldığı, sessizliğeBüründüğü düşte bile uyanık olduğumuzu sanırız,Elimizi, ayağımızı oynattığımızı, gecenin yoğunKaranlığına karşın aydınlığa, güneşe, güneBaktığımızı. Kapalı bir yerde bulunmamızaKarşın uçar gibi oluruz göklere, dolaşırızDenizde, yerde, çaylarda, kırlarda, duyarız gecenin bizi çevreleyenSessizliğinde, yanıtlarız ağzımız işler, olaylar görürüz, düşteGörülen tüm bunlar, duyulara güveni bu değil, birçok tuzağı var yanılmanın,Katılırız kiminin düşündüklerine, gözünGörmediklerine de, düşte görülenlere yok bilinenleri bilinmeyenlerdenAyırmak için, anlığın kuşkulu bilme olanağı yoktur diyen, düşünen,Bilmiyor demektir, neyin bilineceğini, açıkça,Yalanlıyor kendi bildiğini de. Değmez bunlarlaSavaşmam, devekuşuna benzer bunlar, yalnızcaBaşını gizler kendi ayak izlerinde. SorabilirimOnlara yine de, kısaca Evrende gerçek nesneGörülmediğine göre daha önceden, neredenÇıkarıyorlar bilmenin, bilmeyişin anlamını,Bilgisini? Nedir gerçeğin bilgisini yanlıştanAyıran, şaşmayan, kesin ölçü nedir?Epikuros'un KuramıGöreceksin aşağıda tüm gerçek bilgiyiDuyuların yarattığını, onların çürütülemezOlduğunu, güvenmek, bağlanmak gerek duyulara,Eziyor yanılmanın başını gerçeklik, büyük güven uyandıran duyularda?Nasıldır duyudan gelen yanılma, yine duyudanKaynaklanan bir algıya karşı, Gerçek değilseDuyular, yanıltır alınan sonuçlar. EleştiremezdiGöz, kulağın yanlışını, kulak dokunmayı, dokunmaTatmayı, bunlara karşı çıkmaz mıydı göz, değil bunlar benim kanımca. Kendine özgüBir alanı var duyuların, yeteneği, bir duyunun yumuşak, sıcak, soğuk gibiÖzellikleri kendi öz gücüyle sezinlemesi,Renkleri, biçimleri de. Başka bir duyuylaKavranır bunlarla birleşenler. Bundan da tadınAyrı etkisi, koklamada, duymada başka bir duyuGücünün bulunması, çatışmaz birbiriyle çalışırlar eş ölçüde, doğrudurDuyularla gelen izlenimler, süreklice. YetimizÇözemezse yakınımızdaki dörtgenin uzaktanNeden yuvarlak göründüğünü eksiği vardır,Önemsenmez nesne görüntülerinin üst üsteGelmesinden doğan yanılgı, yiter yönetim gücüOnun, sarsılır yaşama, sağlığa dayanan temeli,Yıkılır anlığın güveni. Yalnızca kurulu düzenDeğil çöken; duyulara güven kalmayınca devrilirTüm dayanaklar, ne uçurumdan kaçarsın, ne deGereksiz işlerden, yılmazsın varsa duyulara karşıt birikmiş, anlamsız,Boş bir söz olur sence, temelsiz, düzensiz,Çarpık, yanlış tasarlanmış bir yapı gibi biraz kaymasıyla bozulur ölçüde denge,Uyumsuz, aykırı, densiz görünür yapı, uygunluk olmaz ön-arka yönlerde, sarsıntıda devrilir bir yanı, çökerÖlçüsüzlük sonucu. Böyle kurulsaydı duyular,Yanlış bildireydi tüm verilerini, tüm düzenin deBozuk, ölçüsüz olması gerekirdi. Önemli değilBir duyunun algısını ötekinden, neden, başkaGöstermek, açıklığa kavuşmuştur artık konu.
gözde şimşek çakar gibi olması