5P9x. Sami Paşazade'nin Küçük Şeyler hikaye kitabının ilk hikayesi "Bu Büyük Adam Kimdir? ismini taşır ve bir çocukluk hatırasının hikayeleştirilmesiyle çocuk olan hikaye kahramanı, sokakta dikkatini çeken bir kişinin hal ve tavrındaki farklılığı Fransızca derslerinde okuduğu kitabın etkisiyle, büyük adamlara mahsus bir özellik olarak düşünür ve zihninde o kişiyi bir kahraman olarak yaşatmaya başlar. Rastladığı bir kavga sahnesi dahi, bu zannını , zihnindeki kurguyu bozamaz. Bu dünya, yıllar sonra bir tütüncünün gerçeği ifadesine kadar sürer. Bu büyük adam. gerçekte okuma yazması olmayan, sıradan hikayesi hayat mücadelesine "zırhsız , silahsız ; yani zayıf bir bünye, hassas bir gönül"le girmiş yirmi yaşlarındaki bir gencin yaralanışının. hayallerinin kırılışının hikayesidir. Tahsiline , yeteneğine uygun ortamlar bulamayan genç Tanzimat romanlarındaki kahramanlar gibi babasızdır. Annesinin hastalığı bir süre hayatım alt üst eder. Ali Bey gibi hayat tecrübesinden yoksun genç. sabah akşam eve gitmek için bindiği vapurda karşılaştığı "bir hüsn-i nazar-rüba"ya ilgi duymaya başlar. Bu genç kızın hep gülen yüzü onu yeni hayallere sevk eder. Bitip tükenmeyen hayaller... Sonunda bir karşılaşma ve konuşma anında kıza dikkatle bakınca acı gerçeği fark eder. Üst dudağı biraz kısa olan bu kızın tebessümü sade ona değil. "bütün aleme, bütün eşyaya" hikayesi "otuz üç senelik bir refakat"in sonunda kendisi yerine kedilerin tercih edilmesiyle hayatının en büyük kederini yaşayan bir kocanın içine düştüğü çıkmazı anlatır. Kediler bu evin her tarafım doldurmuştur ve attığı her adımda karşısına dikilmektektedirler. Evde onlar bey olmuş. kendisi uşak konumuna düşmüştür. Hanımı da hep onları düşünmektedir. Bu iktidar değişimine razı olmayınca evi terk eder ve o günü akşama kadar gideceği bir yeri düşünmekle geçirir. Akşam yine çaresiz "müteessir bir hal ilen evine dönmek zorunda kalır. Hikaye yalnızlık temini böylece. yer yer yazarının kattığı duygusal ifadelerle derinden duyurmayı başarır. "İki YÜZ Elli Kuruşa Bir Asır " hikayesi Çamlıca'nın güzelliğini tasvirle başlar. Boğaz'ı , Marmara'yı Çamlıca ile bütünleştiren sanatkarane bir tasvir. Tıpkı İntibah'ın başlangıcında Namık Kemal'in yaptığı gibi. Ancak daha gerçekçidir ve yeni bir dille yapılır. "...bu hıyabanda fikr-i şairaneye mirkat-i itila olacak kadar, meşe gibi, şimşir gibi büyümesi devirlere muhtaç olan yüksek ağaçları vardı. Bazen bir kara tavuk hıyabanın medhalinden girip ıslık çalarak bu yeşil kubbenin altından sür'at-i taycıanıyla geçerdi. Bazen gurup bu meşcereye aksedince ağacların tepeleri ziyadar bir yeşil, ortaları uçuk pembe, gökleri mai görünürdü...Hikaye, anlatıcının birkaç sene sonra Çamlıca'nın yanı başındaki bu meşcere'nin iki yüz elli kuruşa odunculara satıldığını öğrenmesi ile biter. Metne hikayeden daha çok tasvir ve izlenim üzerine kurulu bir fantazi gözüyle bakmak mümkündür. Düğün hikayesi esaret temi üzerine kumlu bir metin olarak, başta Sergüzeşt olmak üzere dönemin birçok eserinde görülen bir konuyu işlemektedir. Konağın genç beyi tarafından güzel bulunarak odalık yapılan. daha sonra bir kenara itilen Dilsitan'ın hikayesidir bu. Evin genç beyi sosyal konumuna denk biri ile evlendirilmekle ve bu amaçla düğün hazırlıkları görülmektedir. Dilsitan bu hazırlıkların ortamında gelin adayının kendisi olmadığını öğrenir. Böylece ona üzüntü ve kederinden hastalanmak verem olmak düşer. Herkes eğlenirken o son anlarını Şeyler'in son hikayesi Pandomima' Hikaye özetleri Dr. Mehmet Törenek'e aittir...
Eser 1891 yılında kaleme alınmıştır. Eser bir Mukaddime, altı hikaye ve Alphonse Daudet’ten yapılan bir çeviri olan Arlezyalı ile sonradan eklenen Bir Kitâbe-i Seng-i Mezâr adlı metine sahiptir. Sanatçı asıl ününe ise Sergüzeşt adlı romanı ile Sezai Küçük Şeyler ÖnemiTürk edebiyatında modern anlamda kaleme alınan ilk hikayelerden biridir. Samipaşazade Sezai Küçük Şeyler önem arz altı farklı hikayeden oluşmaktadır. Eserdeki en önemli hikaye dolayısla ilk yazılanıdır. İlk yazılan hikayesinin adı Bu Büyük Adam Kimdir ? Hikaye Bu Büyük Adam Kimdir ÖzetHikayenin kahramanı olan çocuk, okulda okuduğu bir Fransızca kitabının etkisinden uzunca bir süre çıkamaz. Kitabın etkisini o kadar derinde yaşar ki yolda yürürken gördüğü bir adamı gözünde büyük ve önemli bir olarak canlandırır. O adam için çok önemli biri diye düşünürken tesadüf eseri adamın okuma yazma dahi bilmeyen biri olduğunu Hikaye HiçBabasız büyüyen ancak çok iyi bir eğitim alan içine kapanık bir genç ele alınır. İçine kapanık olmasından dolayı kimseyle tanışamayan bu genç, bir gün vapurda ilerlerken kendisine gülümseyen bir kız görür. O anda kıza aşık olur. İçine kapanık olduğu için duygularını nasıl ifade edeceğini bilemez. Bütün cesaretini toplayıp tam kıza sevgisini ilan edeceği zaman kızın üst dudağının normalden kısa olduğunu fark eder. Aslında dudak yapısından dolayı kız gülümsüyor gibi görünür. Yani gülümsediğini düşündüğü kızın doğal yapısı öyledir. Bu durum karşısında genç büyük bir hayal kırıklığı Hikaye KedilerSamipaşazade Sezai’nin Kediler adlı hikayesi bir adamın yaşadığı dramı anlatır. 33 yıllık eşinin bir kediyi sahiplenmesinden sonra kendisinden uzaklaştığını düşünen adam alttan alta kediyi kıskanmaya başlar. Ancak ne yaparsa eşine kendi varlığını gösteremez. Dikkati çekmek için evi terk etmeyi düşünür. Ancak gidecek hiçbir yeri yoktur. Bir gün evi terk eder. Karısı ise o giderken arkadasından kapıyı çabuk çekmesi gerektiğini kedilerin hasta olabileceğini söylemesiyle bir kez daha Hikaye İki Yüz Elli Kuruşa Bir AsırÇamlıca tasviri ile başlayan hikayede sanatçı Çamlıca tepesinin dört bir yanını ağaçlarını, çiçeklerini uzun uzadıya anlatarak güzelliklerinden bahseder ve birkaç gün sonra bu güzelliklerin iki yüz elli kuruşa satıldığını belirterek hikayesini Hikaye DüğünBir konağa odalık olarak alınan Dilsitan, adındaki bir mürebbiye evin beyinin kendisine aşık olduğunu düşünmeye başlar. Çok büyük bir mutluluk yaşar. Her gün evin beyi ile evleneceklerini mutlu bir yuvası olacağını ve kölelikten kurtulacağını düşünür. Bu düşüncelerle yaşayıp giderken bir gün beyin evleneceği haberi gelir. Düğün hazırlıkları hızla yapılır. Dilsitan ise düğünün kendisi için yapıldığını ve beyin bu durumu ona söylemeyerek büyük bir sürpriz hazırlığında olduğunu düşünür. Gerçekten de düğün günü gördükleri Dilsitan için büyük bir sürprizdir. Ancak ummadığı büyüklükte. Çünkü bey kendisi ile değil bir başkası ile evlenmektedir. Bu duruma çok üzülen Dilsitan hastalanarak verem Hikaye PandomimaPascal adında tiyatrocu bir genç vardır. Bu genç yalnız ve içine kapanıktır. Yapmış olduğu oyunlar ile her ne kadar insanları kahkahaya boğsa da içi kan ağlamaktadır. Bir gün oyununu izlemeye gelen genç ve güzel Eftalya’ya aşık olur. Ancak Eftalya, bir daha görünmez. Uzunca bir süre görünmeyen Eftalya bir gün yine Pascal’ın tiyatrosunu izlemeye gelir. İlk başta çok sevinen Pascal, dikkatli baktığında Eftalya’nın kocasıyla birlikte geldiğini görür. Büyük üzüntü yaşayan Pascal’ın bir gün sonra ölüsü düşünüyorsun? Sonraki gönderi
Samipaşazade Sezai Kimdir Hayatı Eserleri Edebi Kişiliği 1859-1936 İngiliz ve Fransız edebiyatının etkisinde kalmıştır. Şiirlerinde romantizm, hikaye ve romanlarında realizm etkisi görülür. Hikaye ve romanlarında halkı, içindeki kahramanları kendi dilleri, çevreleri ve günlük yaşamları içinde anlatmıştır. Hikaye yazarlığı, romancılığından daha üstündür. Kısa hikaye türünün kurucusu sayılır. Hikayelerinde doğa güzelliklerini insan ile uyum içerisinde anlatmıştır. Ona göre bir hikayede bulunması gereken öğeler “tabiat sırları, insan kalbi ve konuya uygun bir üslup”tur. Hikaye türünde yaptığı denemelerle Servet-i Fünun sanatçılarına da örnek olmuştur. Tanzimat’tan sonra da gelişimini devam ettiren hikâye türünde, ilk yerli ürünler, Ahmet Mithat’ın 1870’te basılan “Kıssadan Hisse” ve “Letaif-i Rivayat” adlı hikâye kitaplarıdır. Tanzimat Dönemi yazarlarından Samipaşazâde Sezai’nin “Küçük Şeyler” adlı hikâye kitabından bulunan “Hiç” adlı metninde de olduğu gibi genç bir bireyin iç dünyasını, sosyal ve siyasi olaylardan uzakta durmak için gösterdiği çabaları göz önüne serer. Ayrıca yazar, insanların günlük yaşamlarındaki hassasiyetlerini dile getirir. “Küçük Şeyler” hikâyesi, Batılı anlamda hikayenin Türk edebiyatındaki ilk örneklerinden kabul edilmektedir. Hikâyenin dili ağır, hikâyede kurulan cümleler uzundur. Hikayede divan edebiyatının etkileri yanında Batılılaşmanın da etkileri görülür. Samipaşazade Sezai Eserleri nelerdir? Tiyatro Şîr Üç perdelik tiyatro eseridir. Mensur Mersiye İclal Çok sevdiği yeğeni İclal’in ölümü üzerine yazdığı mensur bir mersiye ile bazı nesir ve hatıralarının yer aldığı eseridir. Çeviri Jack Alphonse Daudet Makale – Söyleşi Rümuzul Edep Bazı makale, sohbet, mektup türündeki yazılarının yer aldığı eseridir. Öykü Küçük Şeyler Roman Sergüzeşt mektup türündeki yazılarının yer al Küçük Şeyler Batı tekniğine uygun ilk öykü örneklerinin yer aldığı eseri dir. Bu eserinde en önemsiz şeylerden bile güzel hikayeler çıkarabileceğim göstermiştir. Eserdeki bazı hikayeler çeviridir. BAŞKA BİR KAYNAK Tanzimat Dönemi yazarlarından olan Samipaşazade Sezai, İstanbul’da dünyaya gelmiştir. 1874’te “Kamer” gazetesinde yayımlanan söylev türündeki ilk yazılarıyla adını duyuran; makale, sohbet, tiyatro türünde eserler yazarak yazı hayatına atılan sanatçı; “Sergüzeşt” romanı ve “Küçük Şeyler” adlı hikâyeleriyle edebiyat dünyasının tanınan bir yazarı olmuştur. Türk edebiyatında Batılı anlamda ilk gerçekçi ürünleri veren sanatçının ilk kitabı, üç perdelik tiyatro oyunu “Şir” 1879’da basılmıştır. Yazdığı roman ve hikâyelerde realizm akımının etkisi görülmektedir. Eserlerinden bazıları Şîr tiyatro; Rümuzul Edep, İclal düzyazı; Küçük Şeyler hikâye; Sergüzeşt roman; Jack çeviri. Serveti Fünun Özellikleri Aşık Veysel Şatıroğlu » Alt KategorilerPDF
Öykü Hakkında Pandomima adlı öykü, Samipaşazade Sezai’nin yazmış olduğu “Küçük Şeyler” adlı kitabın son öyküsüdür. Öykünün Özeti İnsanları güldürmeyi, eğlendirmeyi kendine iş edinmiş Paskal, yalnız, kimsesiz ve mutsuz bir tiyatro oyuncusudur. Seyircilerden Eftalya adlı genç bir kıza âşıktır. Ancak bu gizli bir aşktır. Aşkını kimselere söyleyemez. Birkaç hafta tiyatroya gelmeyen genç kız başka biriyle evlenmiştir. Eftalya, bir gün tiyatroya kocasıyla birlikte gelir. O gece evine hüzünlü bir şekilde dönen Paskal, ertesi gün evinde asılı bir şekilde bulunur. Görenler Paskal’ın ölü taklidi yaptığını zanneder. Ancak Paskal, gerçekten ölmüştür. Kişiler Öykünün başkahramanı Paskal, 33 yaşında, insanları güldürmeyi kendine meslek edinmiş bir pandomima oyuncusudur. Paskal, şişman, yalnız, kimsesiz ve mutsuz biridir. Eftalya, Paskal’ın âşık olduğu genç kızdır. Sürekli pandomima seyretmeye gelir. Paskal’ın ona âşık olduğundan haberi yoktur. Başka biriyle evlenerek Paskal’ın tüm hayallerini yıkmıştır. Diğer kişiler; ihtiyar Rum kadın, Eftalya’nın validesi ve mahallelilerdir. Yer Mekân Olayın geçtiği yerler; Haseki, yeni bahçe, tiyatro salonu ve Paskal’ın evidir. Zaman Olayların geçtiği zaman; “yazın bir öğle üzeri”, “yazın bir cuma günü” gibi ifadelerle belirtilir. Dil ve Anlatım Öykünün anlatımında pek çok Arapça ve Farsça kelime ve tamlamalar kullanılmıştır. Ayrıntılı ve mecazlı bir anlatıma yer verilmiştir. Betimlemelerden ve benzetmelerden faydalanılmıştır. Öyküleyici anlatım biçimi kullanılmış aynı zamanda iç konuşma tekniğiyle desteklenmiştir. Öykü, olayların öncesi ve sonrasını, kişilerin aklından geçenleri bilen, duygularını anlayan bir anlatıcının “ilahi bakış açısıyla” anlatılmıştır. Konusu ve Ana fikri Paskal insanları güldürerek hayatını kazanan bir oyuncudur. Ancak kendisi yalnız ve hüzünlü bir hayat sürmektedir. Kendini çirkin ve maskara biri olarak görmektedir. Seyirciler Paskal’ı o kadar komik buluyorlardı ki öldüğünde bile ona gülmüşlerdi. İnsanlar ölüm karşısında hüzünlenir, ancak Paskal’ın ölümü onları güldürüyor. Yazar böylece bir çelişkiyi çarpıcı bir biçimde vurguluyor. Öykü boyunca yalnız ve mutsuz bir oyuncunun insanları güldürmesi, öykü sonunda doruk noktasına çıkıyor. Bu öyküyle yazar, dış görünümün yanıltıcı olduğunu, hiçbir şeyin göründüğü gibi olmadığını vurguluyor. Aynı zamanda bazıları için önemsiz olan şeylerin bazıları için hayati önem taşıdığını belirtiyor. Öykünün Türü Pandomima öyküsü, bir olay öyküsüdür. Serim, düğüm, çözüm bölümleri bulunmaktadır. Pandomima oyuncusu Paskal’ın yaşadıkları, aşkı ve ölümü anlatılmıştır. Genel Değerlendirme Pandomima, Türk edebiyatının Batılı anlamda yazılan ilk öykülerinden biridir. Öykünün konusu, son derece sarsıcı ve etkileyici bir biçimde ortaya konmuştur. Öyküde; aşk, hüzün, acı, yalnızlık, hayal kırıklıkları, ölüm gibi insana ait duygu düşünce ve yaşantılar anlatılıyor. Öyküde, dönemin zihniyeti açık bir biçimde görülüyor. Öyküde geçen, Arapça ve Farsça kelimelere rağmen anlatımdaki akıcılık, hikâyeyi bir nefeste okumamızı ve bitirmemizi sağlıyor. Samipaşazade Sezai Hayatı Samipaşazade Sezai,1860 yılında İstanbul’da doğdu. Tanzimat devri ileri gelenlerinden, ilk Maarif Nazırı Eğitim Bakanı Abdurrahman Sami Paşa ile Dilarayiş Hanım’ın oğludur. Babasının konağında özel öğrenim gördü. Çocukluk ve gençlik dönemleri, bazı eserlerinde özlemle anlattığı bu konakta geçti. Dönemin tanınmış yazar, şair ve devlet adamlarıyla bu konakta tanıştı. Eğitim yıllarında Arapça, Farsça, Fransızca, Almanca, Londra’da görev yaptığı yıllarda İngilizce öğrendi. 20 yaşına kadar herhangi resmi bir görev yapmayıp öğrenimine devam etti. 1880 yılında ağabeyi Abdüllatif Suphi Paşa’nın başında olduğu Evkaf Nezareti Mektubi Kalemi’ne memur oldu. Babasının ölümünden sonra da Londra elçiliği ikinci kâtipliğine atandı. Orada kaldığı dört yıl boyunca İngiliz ve Fransız edebiyatlarını yakından inceledi. 1885 yılında elçilik kadrosundan azledilerek İstanbul’a döndü. İstişare Odası’na memur oldu. Samipaşazade Sezai’nin İstanbul’da geçirdiği 1886-1901 yılları onun edebi bakımdan en verimli dönemi yılında Jön Türkler’e katılmak üzere Paris’e gitti. Burada Jön Türklerin lideri Ahmet Rıza Bey’in denetiminde yayınlanan Şura-yı Ümmet gazetesinde II. Abdülhamit ve istibdat rejimi aleyhine yazılar yazmaya başladı. Daha sonraki yıllarda “Paris’te Geçen Seneler”, “Paris Hatıralarından” ve ”Paris’te Yedi Sene” adlı yazılarında Paris’te yaşadığı yılları ve Jön Türklere ilişkin anılarını dile getirdi. 1908 yılında, II. Meşrutiyet’in ilanından sonra İstanbul’a döndü. 1909’da Selanik’te toplanan İttihat ve Terakki Kongresi’ne katıldı. 1909-1921 yılları arasında Madrid Serliği yaptı. Trablusgarp, Balkan, I. Dünya Savaşı ve Milli Mücadele yıllarını, tedavi için gittiği İsviçre’de geçirdi. O zamana kadar büyük bir hayranlıkla savunduğu ve örnek alınmasını istediği Batı uygarlığı hakkındaki düşünceleri yavaş yavaş değişmeye başladı. 1921 yılında elçilik görevinden azledildi. Bunun üzerine İstanbul’a döndü ve sadece yazılarıyla ilgilenmeye başladı. 1927 yılında Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından kendisine “Hidemat-ı Vataniyye” düzenlemesiyle maaş bağlandı. Ayrıca İstanbul Belediyesi’nin Mühürdar’da kiraladığı bir evde oturdu. 26 Nisan 1936’da hayata gözlerini yumdu. Edebi Kişiliği Samipaşazade Sezai, yazı hayatına 14 yaşında başladı. “Maarif” başlıklı ilk yazısı 1874 yılında “Kamer” adlı gazetede yayınlandı. Abdülhak Hamit ve Recaizade Mahmut Ekrem ile yakın dost oldu. Gençlik yıllarında tanıştığı Namık Kemal’le sürekli mektuplaştı. Çok sayıda eseri yoktur. Bir roman, iki küçük hikâye kitabı, hatıra ve seyahat yazıları vardır. 1888 yılında bir paşazade ile bir cariyenin aşk öyküsünü anlattığı “Sergüzeşt” adlı romanı yayınlanan Samipaşazade, Türk edebiyatının ilk roman yazarları arasına girdi. Dönemin güncel konularından biri olan esareti işlediği eseri, basında büyük yankılar uyandırdı. Övgülerin yanında olumsuz eleştirilere de hedef oldu. Alphonse Dodudet’nin “Jak” romanını Türkçeye çevirdi. 1891 yılında öykülerini “Küçük Şeyler” adlı kitabında topladı. 1897 yılında “İkdam” gazetesinde makaleler yazdı. Bazı makale ve hikâyelerini “Rumuzü’l Edeb” adlı kitabında topladı. Türk edebiyatında modern anlamda, kısa öykünün kurucusu kabul edilen yazar, romantik bir mizaca sahip olmakla birlikte, gerçekçilik akımından da etkilendi. Bu tavrı, öykülerinde olduğu kadar gezi ve anı türündeki yazılarında da dikkat çekti. Konularını her zaman yerli hayattan seçti ve “sanat için sanat” anlayışıyla eserler verdi. Eserleri Roman Sergüzeşt 1889 Öykü Küçük Şeyler 1892 Oyun Şîr 1879 Sohbet – Anı – Eleştiri Rumuzu’l – Edeb 1900, İclal 1923
Samipaşazade Sezai, Osmanlı döneminin önemli devlet adamlarından bürokrat ve şair Abdurrahman Sami Paşa ile Dilarayiş Hanım'ın oğlu olarak, 1860'ta İstanbul Aksaray'daki konakta dünyaya geldi. Babasının çalışmalarını yürüttüğü, dönemin önemli fikir adamı ve edebiyatçılarından Ziya Paşa, Ahmed Vefik Paşa, Ali Suavi, Osman Nevres, Yenişehirli Avni Bey ve Üsküdarlı Hakkı Bey gibi isimlerin gelip gittiği konak, bir kültür merkezi öğrenimini bu konakta yapan Sezai'nin hocaları arasında Çankırılı Haşim, Mehmed Galib, Resul Mesti ve Muallim Feyzi yer aldı. Fransızca, Almanca, Arapça ve Farsça öğrenen Sezai, henüz çocuk yaşta babasının Çamlıca'daki yazlık köşküne komşu evlerde oturan ve ömür boyu dostlukları devam eden, yazarlığına da etkisi olan Abdülhak Hamid Tarhan ve Recaizade Mahmud Ekrem'le yazar, 14 yaşındayken yazarlık hayatına başladı ve 1874'te "Kamer" adlı gazetede kaleme aldığı söylev türündeki yazılarla adından söz ettirdi. Namık Kemal'in etkisinde kalarak yazdığı 3 perdelik oyun olan "Şir" adlı kitabını 1879'da yayımlayan Sezai, edebiyat eğitimini 20 yaşına kadar sürdürdü. Ağabeyi Suphi Paşa'nın başında olduğu Evkaf Nezareti Mektub-i Kalemi'nde 1880'de memur olarak göreve başlayan Sezai, ertesi yıl Londra elçiliğinde ikinci katipliğine atandı ve İngiltere'de 4 yıl kaldı. Bu dönemde İngiliz ve Fransız edebiyatını inceleme fırsatı yakalayan yazar, daha sonra elçilikteki görevinden istifa edip İstanbul'a dönerek, 1885'te İstanbul Hariciye Nezareti İstişare Odası'nda çalıştı."Sergüzeşt" adlı romanını 1888'de okurlarla buluşturduSamipaşazade Sezai, kariyerinin ilk önemli eseri olan "Sergüzeşt" romanını 1888'de okurlarla buluşturdu. Bu romanı Türk edebiyatında romantizmden realizme geçiş eseri olarak kabul edilen Sezai, Şemsettin Sami, Namık Kemal ve Ahmet Mithat Efendi'den sonra Türk edebiyatının ilk romancıları arasına edebiyatında modern öykücülüğün başlangıcı Sezai'nin 1891'de kısa öykülerini bir araya getirdiği "Küçük Şeyler" adlı eseriyle olurken, yazarın hassas kişiliği ve detaycılığından izler taşıyan öykülerinde, günlük yaşamın içerisinde dikkat çekmeyen silik karakterler yer zamanda Türk edebiyatı tarihi içerisinde öykülerde geleneksel anlatılarda olduğu gibi garip tesadüflere, doğaüstü olaylara yer vermemesi ve daha gerçekçi bir tutum sergilemesi de bu eserin "ilk modern öykü derlemesi" olarak kabul edilmesini destekleyen nitelikte eserini ayrıntılardan oluşturmasının sebebini ise mukaddime kısmında şöyle izah etmiştir"Dünyada bir zerre yoktur ki güzel yazılmak şartıyla bir mevzu-i mühim addedilmesin. Alem-i şemsin ahvalini tasvir etmekle bir hurdebini böceğin kalbini teşrih eylemek edebiyatça müsavidir. En mufassal, en mükemmel kitaplarda bazı küçük şeyler noksandır ki o küçük şeylerin edebiyatça ehemmiyeti pek büyüktür." Daha sonra "Sergüzeşt" adlı kitabında esaret konusuyla birlikte hürriyet kavramını işlemesinden dolayı göz hapsine alındığını düşünen yazar, İstanbul'daki Jön Türklerle tanışarak, 1901'de Paris'e gitti. Paris'te bulunduğu dönemde Latife Hanım'la kısa süren bir evlilik yapan Sezai, 2. Meşrutiyet'in ilanına kadar İttihat ve Terakki'nin yayın organı "Şura-yı Ümmet" gazetesinde 2. Abdülhamid rejimini eleştiren yazılar 2. Meşrutiyet'in ilanından sonra 1908'de dönen Sezai, 1909'da Selanik'te katıldığı İttihat ve Terakki toplantısında Mustafa Kemal Atatürk'le tanıştı ve aynı yıl Madrid Büyükelçiliğine atanarak 1921'e kadar aynı görevi Birinci Dünya Savaşı'nın başlaması ve sıhhatinin bozulması üzerine 1916-1918'de İsviçre'de tedavi süreci geçirdi ve Madrid görevinden sonra İstanbul'a geri gelerek, yaşamını çeşitli gazete ve dergilere yazdığı yazılarla güç şartlar altında kısa bir süre de Süleymaniye Kız Lisesinde Türkçe öğretmenliği yaptı ve 1927'de Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından "hidemat-ı vataniyye" tertibinden kendisine maaş son yıllarında başladığı "Konak" adlı romanını tamamlayamadan, İstanbul'da 26 Nisan 1936'da hayata veda eden Samipaşazade Sezai, Küçük Su Mezarlığı'nda Recaizade Mahmud Ekrem'in yanına defnedildi. - "Sanat için sanat" anlayışıyla eserler verdiMilli Mücadele yıllarını yurt dışında geçiren Sezai, ülkesine yapılan saldırı ve işgallerden dolayı hayal kırıklığına uğrarken, Batı medeniyetine duyduğu sevgi ve saygıyı yitirerek, "Çanakkale'ye Dair", "Kahraman Türk Zabiti", "Yaralı Bir Asker", "Malta Geceleri" ve "Çalınmış Ülkeler" yazılarında bu fikir değişikliğini içeren duygu ve düşüncelerini kaleme İspanya'daki yıllarını "Gırnata" ve "El-Mescidü'l Camia Elhamra" yazılarında, İsviçre'de geçirdiği dönemi ise "İsviçre Hatıratı" başlıklı makalesinde Tanzimat yazarları gibi çok sayıda eser vermeyen Samipaşazade Sezai, yazarlık hayatı boyunca bir roman, iki küçük hikaye kitabı, hatıra ve seyahat yazıları kaleme aldı. Türk edebiyatı tarihinde Halit Ziya Uşaklıgil'den önce yetişen ilk büyük üslupçu olarak işaret edilen Sezai, hayatı boyunca Tanzimat'tan sonra ortaya çıkan yeni edebiyat akımını savundu. Usta yazar, Milli edebiyat akımı başladıktan sonra da Türk dilinin sadeleşme durumunu destekleyerek, bu fikri Türklüğün manevi varlığını gösterecek tek yol olarak gördüğünü ifade roman ve öykülerinde realizm akımının etkisinde kalarak, halkın içindeki kahramanlara kendi dilleri, çevreleri ve günlük yaşamlarıyla yer verdi. Eserlerinde gözleme önem veren yazar, sanat için sanat anlayışını benimsedi. Alphonse Daudet'nin "Jack" adlı romanının Türkçeye çevirisini de yapan Sezai, "Küçük Şeyler" kitabından sonra bazı makale ve hikayelerini "Rumuzü'l-Edeb" adlı kitapta topladı. Bu eserin yayınlanmasından yaklaşık 23 yıl sonra da çok sevdiği yeğeni İclal'in ölümü üzerine yazdığı mensur, bir mersiye ile bazı nesir ve hatıralarını "İclal" isimli bir kitap adı altında okurlarla eserleri ile şöyleRoman "Sergüzeşt" 1888, Öykü "Küçük Şeyler" 1892, Oyun "Şir" 1879, Sohbet - Anı - Eleştiri "Rumuzu'l- Edeb" 1900 ile "İclal" 1923 Anadolu Ajansı web sitesinde, AA Haber Akış Sistemi HAS üzerinden abonelere sunulan haberler, özetlenerek yayımlanmaktadır. Abonelik için lütfen iletişime geçiniz.
samipaşazade sezai küçük şeyler özeti